Baudelaire Portresi by Félix Vallotton - 1901 özel koleksiyon Baudelaire Portresi by Félix Vallotton - 1901 özel koleksiyon

Baudelaire Portresi

tuval üzerine yağlıboya •
  • Félix Vallotton - 28 Aralık 1865 - 29 Aralık 1925 Félix Vallotton 1901

The Beatles’ın albümü Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band zamanında saykodelikleri yaygınlaştırmada bir ikondu. Herkes “Lucy in the Sky with Diamonds”a katılmak isterdi böylece uyuşturucuar artistik kültürün ayrılmaz bir parçası haline geldi. Ama, tabii ki, 1960lardan çok daha önce de uyuşturucuların bu kültürde etkisi vardı.

Salvador Dali ünlü bir sözünde demiştir ki “Uyuşturucu kullanmıyorum. Ben uyuşturucunun kendisiyim”. Bu “uyuşturucuya hayır diyin” reklamından öte bir yüceltmeydi. Bir yandan eserlerinin kendisinin uyuşturucu tarafından yükseltilen bazı alternatif durumları getirebileceğini iddia ediyordu.Baudelaire, bugünkü eserimizde resmedilen gözden düşmüş yazar, Les Paradis Artificiels adlı kitabında uyuşturucuların nasıl bir ideal dünya yaratımında yardımcı olabileceğini teorileştirmiştir.

Başka düşünür ve sanatıçılar da uyuşturucunun gücünün farkındaydı. Nietzsche migren ve bulantısına tedavi olarak afyon kullanırdı; bilim insanları bunun onun eserlerine nasıl ilham olabileceğini tartışıyorlar. Jean-Paul Sartre bilinçliliği daha iyi anlayabilmek için kendisine meskalin enjekte etti – bu, birlikte haftalar süren paranoya getirdi, kendisinin kocaman ıstakozlar tarafından takip edildiğini düşünüyordu! Ve absinthe, bohem Fransa’da oldukça popülerdi: Degas, Gauguin, van Gogh, Lautrec, Baudelaire ve daha niceleri ilham kaynağı olması için onu içmiştir.

Plato’nun kendisi Elefsis Gizemleri’ne katılmıştır – antik Yunan’da yapılan mistik etkinlikler – burada katılımcılar saykotropik bir iksir olan ‘kykeon’u içerler. Plato deneyleri hakkında şöyle demiştir: “yeni üye olarak izin verilmesi mükemmel görüş ve basit, sakin, mutlu görüntüleri beraberinde getiriyor, bunları saf ışıkta gördük, kendimiz olmak saf ve gömülmemiş, beraberimizde taşıyoruz ve buna vücut diyoruz, ve burada kapana kısılmışız.” Bu zihin/bedel dualizminin başlangıç noktası olabilir, Hristiyanlıktan Descartes’ın ünlü “Düşünüyorum, öyleyse varım” sözüne kadar giden yapısal bir tartışmadır bu dualizm. Halüsinojen ve narkotikler o kadar yaygınlaşmıştır ki bu bizi uyuşturucunun Batı felsefesinin yapıtaşlarından biri olabileceği düşüncesine götürebilir.

Norman Ohler’in kitabı, Der Totale Rausch, Nazi Almanya’sında uyuşturucuların kullanımını tartışan bir kitaptır, bu zamanda meth kullanımı çok yaygındır. Pervitin, bir meth türü, hem ev kadınları hem işçiler tarafından güne dayanabilmek için kullanılıyordu – herhangi bir reçete olmadan satılıyordu. 1925 ve 1930 arasında, Almanya tek başına dünyanın %40 morfin üretimini karşılıyordu.

Ama bugün bizim aldığımız tüm uyuşturucular hakkında ne biliyoruz? Evet tabii, herkes kokain bağımlısı değil fakat antidepresanlar, alkol ve kafeine ne demeli? Sosyal olarak diğer hafif uyuşturuculardan daha kabul edilmiş bu maddelerin nasıl kabul edildiği garip değil midir?

Biraz garip bir merakım var, ne kadar uygulanabilirliğinin tehlikeli olduğunu bilsem de: Eğer atletler performans yükseltici uyuşturuculardan almaları izin verilse ve yarışabilseler, böylece bir insan vücudunun ne kadar (yapay olarak olsa da) gidebildiğini görebilsek nasıl olurdu? Tabii, bu feci olabilir, ama insanı merak ettiriyor…

- Artur Deus Dionisio