16 ve 18.yy arasında Türkiye'deki bütün camiler ve saraylar bu Osmanlı seramik çinisi ile kaplıydı. İstanbul'dan 100 km (62 mil) uzaklıktaki İznik şehrindeki atölyelerde üretiliyordu. Osmanlı İmparatorluğunda yaygın kullanılan İznik seramik çinileri klasik döneme özgüydü.
Öncelikle bu bir eseri süslemek için ucuz ve kullanışlı. Desenler ve renkler aynı olmalı ve tekrarlamalı. İkincisi, bu tür sanat Osmanlı mahkemesinin güçlü etkisi altında üretilmişti. Hayatın aristokratik tarzını temsil ediyor: çiçeklerin sürekli açtığı ve mükemmeliyete ulaştığı simgesel bir cennet. Burada dört çeşit çiçeği görebiliriz: Lale, karanfil, gül ve sümbül. Yaprağın özel şekliyle, saz tarzını oluşturuyorlar. Çiçekler ve yapraklar seramik çinilerde ve tabaklarda her zaman birlikte yer alıyor. Ayrıca mavi, turkuaz, yeşil ve kırmızı gibi renklerle de gösteriliyor.
Nihayetinde, bu dekorasyon her binanın içinden ve dışından yayılan Osmanlı bahçesinin sanatını yansıtıyor. Dahası, bu tarz hayat biçiminde canlı çiçekleri almaya gücü yetenler tarafından her yerde en üst düzey dekorasyon tabakası olarak sergilenirdi ve bu fayanslar yaşadıkları zenginliği hayal etmemize olanak sunan geçmişten kalan tek parça.
- Caroline Meric
Dipnot: Osmanlılar özenle tasarlanmış dekoratif sanatlarıyla ünlüydü. Fayansların yanı sıra, çok ünlü halıları vardı. Kilim saygınlık göstergesiydi bu yüzden de Rönesans tablolarında kilimler resmedilirdi. Ne kadar güzel olduklarına buradan bakalım!