Başlıksız

 Beksiński, eserlerini, korku duygusudan, yalnızlıktan, hayatın anlamsızlığı hakkında güçlü inançlarından ve ölümün gücünden faydalanarak yaratan bir ressamdır. Bu eserlerden biri olan bu tablo, çok dikkatli bir işçilikle karakterize edilmiştir.

 Sanatçı, gerçekliğin sınırında bir yerde var olan sahneyi sunmuş, gerçekte görünen fakat sanatta kullanmak için dönüştürülmüş objelere hiç ilgi duymamıştı. Onun düşüncesinde obje, doğanın yansımasından oluşmuyordu, yalnızca görünüşü sunuyordu. Beksiński'nin çalışmaları rüyalarımızda gördüğümüz dünyayı bizlere gösterdi. Fakat, bu dönüştürülmüş dünya bize oldukça doğal ve sıradan göründü. 

 Beksiński'nin stilini sürrealizmle tanımlamak tamamen doğru olmaz. Serbest çağrışım metodu ressamın stilinin sürrealizm ile olan bağlantısını kurdu fakat artistin kendisi 19. yüzyılın tablolarıyla arasında çok güçlü bir bağ hissetti. Ayrıca Monet'in Rouen Katedrali serisi ile bu resim sizce de benzemiyorlar mı?

 Sürrealistlerin aksine, Beksiński'nin katı bir sanatsal programı yoktu ve onun tabloları gerçekliği tamı tamına dönüştürmüyordu. Onun yaratım süreci, ressamın gördüğü görüntünün fotoğraflanaması ve sonra görüntünün geri kalanının resmedilmesi olarak bölünebilirdi.

 Bugün sunulan çalışma 1980'lerden, yani ressamın, çalışmalarındaki anlam arayışına eskisi kadar önem vermediği zamanlardan bir eserdir. Sanatçı, yarattığı imgelerde gizli mesajlar aramanın hiçbir anlamı olmadığını belirtmiş, insanların bu dünyayı, bir mantık çerçevesine oturtarak anlamaya çalışmasından ziyade, en basit haliyle kavraması gerektiğini savunmuştur.

- Judyta Dąbrowska

Bu tabloyu Sanok Tarih Müzesi sayesinde size sunuyoruz.

Not: Bu tablodan etkilendiniz mi? Zdzislaw Beksinski'nin distopyan Sürrealizmi hakkında buradan daha fazla şey bulabilirsiniz.