Louise Catherine Breslau, 19. yüzyılın sonlarında Paris'te en çok aranan portre ressamlarından biri olmasına rağmen, sanat tarihçileri ve galeri sahipleri ancak yakın zamanda eserlerini yeniden incelemeye ve onlara olan ilgiyi canlandırmaya başladılar. Zürih'te Maria Luise Katharina Breslau adıyla doğan sanatçı, sanat eğitimine yerel ressam Eduard Pfyffer ile başladı. Yeteneğine güvenen Breslau, Paris'teki Académie Julian'a kaydoldu ve burada 1879'da Paris Salonu (ya da kısaca Salon, 1725'ten itibaren Paris'teki Académie des Beaux-Arts'ın resmi sanat sergisi olarak açılan sergiydi. 1748-1890 yılları arasında dünyadaki en önemli yıllık ya da iki yıllık sanat etkinliği oldu.)'nda otoportresiyle ilk kez sahneye çıkan okuldaki tek kadın öğrenci oldu. Kısa bir süre sonra isminin Fransızca versiyonunu benimsedi ve Paris'te kendi stüdyosunu kurdu.
Breslau, hassas portreleriyle geniş çapta beğeni topladı ve tanınmış müşterilerden siparişler aldı. Tuvalet gibi eserler, nüanslı yüz ifadelerini yakalama yeteneğini vurgular ve yumuşak bir palet ve dokulu fırça darbelerinin rafine kullanımını gösterir.
Fransa'nın prestijli Légion d'honneur ödülüne layık görülen üçüncü kadındı. I. Dünya Savaşı sırasında, Fransız askerlerinin ve hemşirelerinin şefkatli portrelerine yöneldi ve benimsediği vatanına olan derin bağını güçlendirdi. Ayrıca, Edgar Degas ve Anatole France gibi dönemin en popüler sanatçıları ve yazarlarından bazılarının saygın meslektaşı oldu. Breslau'nun hayatında çok özel bir yere sahip olan kişilerden biri de kırk yılı aşkın bir süre birlikte olduğu Madeleine Zillhardt'tı. Académie Julian'daki bir öğrenci olan Madeleine, Breslau'nun ilham perisi, modeli, sırdaşı ve destekçisi oldu. Zillhardt, Breslau'nun mirasını devraldı ve daha sonra sanatçının 60 pastel ve çizimini Dijon'daki Musée des Beaux-Arts'a bağışladı.
Ek not: Breslau, birçok başarılı kadın Empresyonist'ten biriydi. Ancak, birçoğu daha sonra sanat tarihi tarafından unutuldu. İşte tanımanız gereken 10 kadın Empresyonist!