Peter Paul Rubens
Merhaba, merhaba! Viyana'daki Sanat Tarihi Müzesi sayesinde sunduğumuz çok beklenmedik bir Rubens zamanı. Tadını çıkarın! :)
Başlangıçta sadece fırtınalı bir manzara planlayan Rubens, resmin yaratılış sürecinde kompozisyonu genişletti ve saf manzaraya insan ve ilahi figürlerden oluşan mitolojik bir kadro ekledi. Bu, Hollanda geleneğinden farklı olarak, neredeyse her zaman manzaraları Hristiyan veya mitolojik anlatılarla zenginleştiren Flaman geleneğiyle sıkı sıkıya uyumludur. Merkezden sağa doğru hafifçe yükselen bir orman yolunda dört figür belirir: iki tanrı ve onların eşlik ettiği, resmin merkezinde hâlâ devam eden fırtınadan kurtulmuş, zorlu bir halde bastonlara dayanmış, iki yaşlı insan. Bunlar Philemon ve Baucis'tir. Fırtınadan kısa bir süre önce, yorgun gezginler kılığına girerek diyarda seyahat eden tanrılara barınak, yiyecek ve içecek sağlayan tek kişiler onlardı. Diğer insanların katı yürekliliğinin cezası hemen geldi - Jüpiter ve Merkür yalnızca bu evli çifte güvenli bir tepeye giden yolu zamanında gösterdi (Ovid, Metamorfozlar 8:620–720).
Ön planda, doğa güçlerinin etkileri sert bir şekilde tasvir edilmiştir: şiddetli sellerin üzerindeki kırık bir ağaca hapsolmuş çaresiz bir öküz yatıyor; solda, gökkuşağının yanında, bir anne ve çocuğunun cesetleri karaya vurmuş; üstlerinde, kaçabildiği için şanslı bir adam, hala ayakta duran bir ağaca tutunuyor. Philemon ve Baucis ile Manzara, muhtemelen atölyesinin yardımı olmaksızın tamamen Rubens tarafından resmedilmiştir. Manzaralarının çoğu gibi, sipariş üzerine yapılmamıştı. Bu konu resimde nadirdir: 16. yüzyıldan beri mitin tasvirleri çoğunlukla Philemon ve Baucis'i evlerinde tanrılara ev sahipliği yaparken gösterir.